30 Mart 2008 Pazar
iki damla
pencereyi açıp dışarı doğru esnedi biraz. yağmurun ıslattığı toprağın serinliği çarptı yüzüne. kokladı. kırmızı pelerinli minicik bi kız, küçücük adımlarıyla ve babasının işaret parmağını o ufacık eliyle sımsıkı tutarak yürüyordu kuş sesleri eşliğinde. kız bıcır bıcır konuştu, bişeyler söyledi. babası da cevap verdi. bu şekilde yürümeye devam ettiler.
pencereyi kapatıp papatyasına baktı. iki damla lütfen, daha fazla değil. sadece iki damla. herkes uyanık ve gözlerime bakıcaklar az sonra...
kendini toparlamaya çalışıp içeri girdi. yeni açılan perdelerin ardından gördü; kırmızı pelerinli minik kız babasının kucağındaydı. gözgöze gelmişlerdi sanki. perdenin arkasından tam gözlerinin içine düştü bakışları. hemen kafasını çevirip önüne baktı. çünkü söz vermişti, sadece iki damlaydı...
pencereyi kapatıp papatyasına baktı. iki damla lütfen, daha fazla değil. sadece iki damla. herkes uyanık ve gözlerime bakıcaklar az sonra...
kendini toparlamaya çalışıp içeri girdi. yeni açılan perdelerin ardından gördü; kırmızı pelerinli minik kız babasının kucağındaydı. gözgöze gelmişlerdi sanki. perdenin arkasından tam gözlerinin içine düştü bakışları. hemen kafasını çevirip önüne baktı. çünkü söz vermişti, sadece iki damlaydı...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder